18 Mayıs 2011 Çarşamba

Değişen, Yenilenen, Özüne Dönen Ajax



Hollanda futbolunun en başarılı takımı olan Ajax, 3 gün önce Amsterdam Arena'da ağırladığı Twente'yi 3-1 mağlup ederek 30. şampiyonluğuna ulaştı.

7 yıl aradan sonra gelen bu başarıyı şöyle özetlemek mümkün: de Boer öncesi, de Boer sonrası...


de Boer Öncesi

-Turuncu Futbola Avrupa-i Devrim Yapan Adam: Martin Jol

Ajax yönetimi, başarısız geçen 2008-2009 sezonunun ardından, yeni sezonda Martin Jol ile çalışma kararı alıyordu. 2009 yılında Hamburg'u Uefa Kupası'nda yarı finale taşıyan Jol, sezon sonu görevinden ayrılarak Amsterdam ekibinin başına geçiyordu. Futbolculuk döneminde ADO Den Haag ve Twente'de forma giyen Jol'un Ajax'ın başına getirilmesi şaşkınla karşılanıyordu.

Jol yönetimindeki Ajax, 2009-2010 sezonunun ilk haftalarında zorlanıyordu. Çünkü Jol, amiyane tabirle ''analarının karnından 4-3-3 dizilişiyle çıkan'' öğrencilerinden, sahaya 4-3-1-2 şeklinde yayılmalarını istiyordu. Ancak yavaş yavaş ritmini bulan ve sahadaki güzel futbolu tabelaya yansıtmayı başaran Jol'un takımı, kendilerine nispeten daha sağlamcı oynayan; şampiyonluk yolundaki en büyük rakipleri olan Twente'ye oranla, kamuoyu tarafından daha şanslı gösteriliyordu. Ancak beklenilen olmuyordu ve Ajax'a gönül verenler şampiyonluk için bir sezon daha beklemek zorunda kalıyordu. Rüya gibi bir futbol oynayan; ligde 102 gol atıp yalnızca 20 gol yiyen Ajax, ilk haftalarda kaybettiği puanların kurbanı oluyordu.

Jol'un takımının gelecek sezon şampiyon olmasına kesin gözüyle bakılıyordu; ancak bu, buzdağının yalnızca görünen kısmıydı. Jol'un gerçekleşmesini istediği bazı transferlerin (misal, Filip Djuricic) yönetim tarafından gerçekleştiril(e)memesi ve geleneklerine bağlı Ajax yönetiminin 4-3-3 konusunda Jol'e ısrarcı davranması ipleri kopma noktasına getiriyordu. Bunlara birde takımın yıldız oyuncuları statüsündeki Emanuelson ve Suarez'in ayrılmak istemesi eklenince, yeni sezon hiç de beklenildiği gibi başlamıyordu. İlk haftalardan sonra üst üste alınan başarısız sonuçlar, geçen sezonki futbolun sahaya yansıtılamaması, yönetim, teknik heyet ve oyuncular arasındaki uçurum, Martin Jol'un görevine son verilerek çözüme kavuşturulmaya çalışılıyordu.

Gelecek yeni teknik adam için Rijkaard'ın dahi adı geçse de yönetim, koltuğu bir başka öz evladına, Frank de Boer'e teslim ediyordu.



de Boer Sonrası

-Ajax'ı Özüne Döndüren, Dinamik ve Karizmatik Bir Adam

2010'un Aralık ayında takımın başına getirilen Frank de Boer'un ilk işi dizilişte değişikliğe gitmek oluyordu. Bir demecinde ''Asla 4-4-2 oynamayacağız. Her zaman 4-3-3 oynayacağız. Altı kanat oyuncumuz sakat olsa bile 4-4-2'ye dönmeyeceğiz.'' diyen de Boer, söylediklerini gerçekleştiriyordu. Artık dar alanda bol pas yapmayı gerektiren 4-3-1-2 dizilişi geride kalıyor, geniş alanda oynanılan ve dinamik kanat forvetlerin bulunduğu 4-3-3 sistemi geri geliyordu. Yani Ajax özüne dönüyordu. Jol döneminde ayyuka çıkan takım içindeki sorunlar büyük oranda gideriliyor ve Ajax'ı Ajax yapan alt yapı oyuncularına bolca şans verilmeye başlanıyordu.

Ebecilio, Aras, Boilesen gibi alt yapı oyuncuları şans buluyor, Jol döneminde takımdan ayrılma noktasına gelen Miralem Sulejmani her geçen maç performansını yükseltiyordu. Kariyerine merkezi orta saha oyuncusu olarak başlayan, daha sonra Jol döneminde forvet arkası oynayan Siem De Jong; takımdan ayrılmayı kafasına koyan ve bunun için her şeyi yapan (rakibi ısırmak dahil) Suarez'in ve disiplinsiz tavırları nedeniyle gözden düşen El Hamdaoui'nin yerine forvete monte ediliyordu. Bu radikal karar, belki de bir oyuncunun kariyerinin yeniden şekillenmesine neden oluyordu. Çünkü De Jong, ileri uçta mükemmel bir performans sergiliyordu. Hatta De Jong'un bu performansı, kendisine yeni Bergkamp denmesine yol açıyordu.


-Devrim Yolunda Cruyff'un İzleri

Devre arasında Suarez ve Emanuelson'un ayrılması, Ajax'ı pek sarsmıyordu. Zira de Boer, bu iki oyuncudan zaten faydalanamamış ve yaptığı planlarda bu iki futbolcuyu hesaba katmamıştı.

Kulübün danışmanlığına getirilen Johan Cruyff, özellikle Mart aylarında yaptığı sert çıkışlarla yönetimi zorluyordu. Ajax'ı eski günlerine döndürmek için her şeyi yapabileceğini söyleyen Cruyff'a yönetim kurulu dayanamıyordu ve başkan Uri Coronel, istifa ediyordu. Çünkü Cruyff, Ajax'ın yalnızca oyuncu yetiştirip satan bir kulüp olarak bilinmesini istemiyordu. O, gerçek Ajax'ı tekrar canlandırmaya çalışıyordu.

Danışman Cruyff, tecrübesiz De Boer'un eksikliklerini kapatıyor ve futbol takımının şampiyonluk yolundaki kader adamı oluyordu.



-Şampiyonluğa Giderken

Cruyff'un gelişinden sonra tam olarak rayına oturan futbol skora da yansıyordu ve Ajax üst üste aldığı galibiyetlerle şampiyonluk potasına sessizce giriyordu. Şampiyonluk yolundaki rakipleri olan Twente'ye ve PSV'ye nazaran Avrupa kupalarından daha önce elenen Ajax'ın tek handikabı, rakipleriyle olan puan farkıydı. Artık rakiplerinin hata yapmalarını bekleyeceklerdi.

İşler yolunda gidiyordu. PSV ve Twente'nin üst üste yaşadığı puan kayıpları haliyle Ajax'a yarıyordu. Ligin son 3 haftasına 3. sırada giren Ajax'ın amacı son maça kadar şampiyonluk yolundan kopmamaktı. Zira son hafta kendi evlerinde Twente'yi ağırlayacaklardı.

Bu maçtan tam bir hafta önce bu iki takım, kupa finalinde karşı karşıya geliyor, Ajax 2-0 öne geçmesine rağmen maçı 3-2 kayberek kupayı rakibine kaptrıyordu. İşte tam burada devreye giren Cruyff, takımın üzerindeki olumsuz havayı silerek, oyunculara ve teknik ekibe şampiyonluk inancını tekrar aşılıyordu.

Ligin son haftasında sahasında Twente'yi ağırlayan Ajax, baştan sona üstün oynadığı karşılaşmayı 3-1 kazanarak haklı şampiyonluğun sevincini yaşıyordu.

"Bu çok iyi bir başlangıç oldu. Bu şampiyonluğun yeni bir başlangıç yapan takımı çok iyi yönde etkileyeceğini düşünüyorum." Johan Cruyff.

Bu şampiyonluk yalnızca bir başlangıç. Çünkü değişen, yenilenen ve özüne dönen Ajax, artık daha fazlasını istiyor. Cruyff gibi bir futbol aklına ve de Boer gibi ''artık'' tecrübeli bir lidere sahipler. Ajax tekrardan Avrupa futbolunun lokomotifi olabilecek midir? Bunu zaman gösterecektir. Ama bence bunu başarabilirler. Zira eski günlere dönmeye hiç bu kadar yaklaşmamışlardı.